Kenya, derin bir ekonomik krizin pençesinde kıvranırken, hükümetin önerdiği yeni vergi artışları bardağı taşıran son damla oldu. Ülke genelinde patlak veren hükümet karşıtı protestolar, sadece mali politikalara duyulan öfkenin değil, aynı zamanda yıllardır biriken yolsuzluk, işsizlik ve artan yoksulluğa karşı duyulan derin bir çaresizliğin dışavurumu. Gençlerin öncülük ettiği bu hareket, başlangıçta barışçıl taleplerle sokağa dökülse de, devletin acımasız müdahalesiyle kısa sürede kanlı bir çatışma alanına dönüştü. Sokaklar, protestocuların umutsuz haykırışları ve polisin orantısız şiddetiyle yankılanıyor. Geleceğe dair herhangi bir parlak ışık görünmüyor; sadece daha fazla acı ve istikrarsızlık vaat eden gri bir bulut Kenya’nın üzerine çökmüş durumda.
Yeni mali yasa tasarısı, ekmekten akaryakıta, mobil transferlerden araç sahipliğine kadar hayatın her alanını etkileyecek ağır vergiler getiriyor. Zaten yoksulluk sınırında yaşayan milyonlarca Kenyalı için bu vergiler, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgiyi daha da belirsizleştiriyor. Hükümetin borç yükünü azaltma bahanesiyle halkın sırtına yüklediği bu yük, mevcut ekonomik durum göz önüne alındığında kabul edilemez bir durum. Ancak hükümet, halkın feryadına kulak tıkamış görünüyor. Devlet aygıtı, halkın sesini kısmak için tüm gücüyle saldırıyor, barışçıl göstericilere karşı gerçek mühimmat kullanmaktan çekinmiyor. Ölümler, yaralanmalar ve gözaltılar, rejimin ne kadar acımasızlaşabileceğinin kanıtı niteliğinde.
Bu protestoların arkasında yatan nedenler sadece güncel vergi artışlarıyla sınırlı değil. Kenya’da on yıllardır süregelen kronik sorunlar var: Elit bir kesimin zenginleşirken halkın büyük çoğunluğunun fakirleşmesi, kamu kaynaklarının pervasızca yağmalanması, gençlerin geleceğe dair hiçbir umut taşımaması. İşsizlik oranları, özellikle gençler arasında alarm verici seviyelerde. Üniversite mezunları bile iş bulmakta zorlanıyor, birçoğu kayıt dışı ekonomide düşük ücretlerle hayatta kalmaya çalışıyor. Bu durum, biriken hayal kırıklığının ve öfkenin kaçınılmaz bir patlamaya yol açacağını zaten gösteriyordu. Mevcut protestolar, bu birikimin kaçınılmaz sonucudur ve ne yazık ki, bu derin yapısal sorunlar çözülmedikçe benzer olayların tekrarlanması kaçınılmazdır.
Hükümetin protestolara karşı izlediği strateji, durumu yatıştırmaktan çok daha fazla alevlendiriyor. Cumhurbaşkanı ve çevresi, göstericileri ‘vandal’ ve ‘suçlu’ olarak yaftalayarak meşru taleplerini yok sayıyor. Güvenlik güçlerine verilen orantısız güç kullanma yetkisi, sivil ölümlerine ve yaralanmalarına yol açıyor. Bu baskıcı yaklaşım, halkın devlete olan güvenini tamamen sarsıyor ve barışçıl çözüm yollarını tıkıyor. Diyalog zemini oluşturulmak yerine, çatışma ve kutuplaşma derinleşiyor. Bu durum, ülkenin geleceği için son derece endişe verici bir tablo çiziyor. Demokrasinin temel prensipleri ayaklar altına alınırken, halkın iradesi zorla bastırılmaya çalışılıyor. Bu tür bir baskının uzun vadede sürdürülebilir olması mümkün değildir, ancak bedelinin çok ağır olacağı açıktır.
Protestoların öncü gücünü oluşturan genç nesil, ‘Gen Z’ olarak adlandırılan bu grup, sosyal medyayı etkili bir şekilde kullanarak organize oluyor. Geleneksel siyasi figürlere ve kurumlara güvenmeyen bu gençler, kendi seslerini duyurmak için yeni yollar buluyorlar. Ancak bu dijital aktivizm, devletin dijital baskısıyla karşı karşıya kalıyor. İnternet erişiminin kısıtlanması veya sosyal medya platformlarının engellenmesi gibi önlemlerin alınabileceği endişesi yaygın. Bu durum, bilgi akışını engelleme ve halkın organize olma yeteneğini zayıflatma potansiyeli taşıyor. Ancak baskı arttıkça, gençlerin direnci de artıyor gibi görünüyor, bu da çatışmanın daha da şiddetlenmesine yol açabilir. Umutsuzluk, gençleri gözü kara eylemlere itiyor.
Uluslararası toplumun tepkisi ise genellikle cılız ve etkisiz kalıyor. Bazı kınama açıklamaları yapılsa da, Kenya hükümeti üzerinde gerçek bir baskı oluşturacak adımlar atılmıyor. Bölgesel istikrarsızlık ve jeopolitik çıkarlar, insan hakları ve demokrasi prensiplerinin önüne geçiyor gibi görünüyor. Bu durum, Kenya hükümetinin daha da pervasızlaşmasına zemin hazırlıyor. Halk, kendi kaderiyle baş başa bırakılmış durumda, uluslararası desteğin hayal kırıklığı yaratan düzeyde olduğunu görüyor. Bu da protestocuların yalnızlık hissini artırıyor ve mücadelenin ne kadar zorlu ve muhtemelen sonuçsuz olacağına dair inançlarını pekiştiriyor.
Ekonomik sonuçlar şimdiden hissedilmeye başlandı. Protestolar nedeniyle işletmeler kapalı, ticaret aksamış durumda. Turizm sektörü, ülkenin önemli gelir kaynaklarından biri, ciddi yara alıyor. Bu durum, zaten kırılgan olan ekonomiyi daha da kötüleştiriyor ve protestoların başlangıcındaki ekonomik sıkıntıları daha da derinleştiriyor. Bir kısır döngü oluşmuş durumda: Ekonomik sıkıntı protestoları tetikliyor, protestolar ekonomiyi daha da kötüleştiriyor. Bu sarmaldan çıkmak için ciddi yapısal reformlar ve toplumsal uzlaşma gerekiyor, ancak mevcut siyasi atmosferde bu ihtimal oldukça uzak görünüyor.
Hükümetin geri adım atması veya anlamlı bir diyalog başlatması pek olası görünmüyor. Cumhurbaşkanı Ruto, vergi tasarısını savunmaya devam ediyor ve protestoları dış güçlerin veya siyasi rakiplerin provokasyonu olarak gösterme eğiliminde. Bu katı duruş, çatışmanın daha da uzun süreceği ve daha fazla can kaybına yol açabileceği endişesini artırıyor. Güvenlik güçlerinin aşırı şiddet kullanımı, polise olan güveni tamamen yok etmiş durumda ve bu durum, gelecekteki olası toplumsal olaylar için de kötü bir işaret. Devlet ile halk arasındaki uçurum giderek derinleşiyor ve bu uçurumun kapanması için gereken köprüler yıkılıyor.
Bu protestolar, Kenya’nın siyasi sisteminin ve toplumsal dokusunun ne kadar kırılgan olduğunu açıkça ortaya koydu. Demokrasinin kurumları zayıflamış, halkın devlete olan inancı sarsılmış durumda. Yolsuzluk, kayırmacılık ve kötü yönetim, ülkenin potansiyelini yıllardır baltalıyor. Mevcut kriz, bu kronik hastalıkların sadece bir belirtisi. Tedavi edilmezse, Kenya’nın daha derin bir istikrarsızlık ve otoriterleşme sarmalına girmesi kaçınılmaz görünüyor. Protestoların anlık bir başarı elde etse bile, temel sorunlar çözülmediği sürece, geleceğin karanlık olacağı aşikar. Halkın umudu her geçen gün biraz daha tükeniyor.
Sonuç olarak, Kenya’daki hükümet karşıtı protestolar, sadece bir vergi meselesi değil, bir ülkenin geleceği için verilen çaresiz bir mücadeledir. Ancak bu mücadele, devletin acımasız baskısı, siyasi elitin uzlaşmaz tutumu ve uluslararası toplumun ilgisizliği karşısında giderek daha da umutsuz bir hal alıyor. Sokaklarda dökülen kan, kaybedilen hayatlar ve kırılan umutlar, Kenya’nın yakın geleceğinin parlak olmayacağının en net işaretleridir. Ülke, belirsiz ve muhtemelen çok daha zorlu günlere doğru sürükleniyor. Bu krizin derinleşmesi, sadece Kenya için değil, tüm Doğu Afrika bölgesi için de potansiyel bir istikrarsızlık kaynağı oluşturuyor. Gelecek, her zamankinden daha kasvetli görünüyor.


