Vücut ısımız çok dar bir aralıkta sabit tutulur. Bu sebeple onun az düşmesi veya yükselmesi anormallik oluşturur. Vücut ısısını sabit tutmak için birçok mekanizmaya görev verilmiştir. Deri toplardamarlarındaki kan miktarının artırılıp azaltılması bunlardan biridir. Vücudun bir iç ısısı vardır. Bununla kastedilen; deriye uzak olan beyin ve iç organların ısısıdır. Bir de dış ısı olarak ifade edebileceğimiz deri ısısı vardır.
Bilindiği üzere, insan vücudunda temiz kan taşıyan atardamarlar (arterler) ile kirli kan taşıyan toplardamarlar (venler) arasında doğrudan bir bağlantı olmadığından, kirli kan ile temiz kan asla karışmaz. Bazı hastalıklar neticesinde veya doğuştan gelen bazı sebeplerle atar ve toplardamarlar arasında anormal bir yeni kanal ortaya çıkmışsa, buna genellikle arterio-venöz şant (A-V şant) veya arterio-venöz fistül (A-V fistül) denilir. Bu durumda kan, dâima atardamarlardan toplardamarlara, yani temiz kandan kirli kana doğru akar. Temiz kanın içindeki oksijen ve gıdaların dokulara bırakıldıktan sonra, hücrelerde birikmiş atık maddelerin ve karbondioksitin kan tarafından yüklenilerek kalbe döndürülmesi gerekir.
İşte, atar ve toplardamarlar arasındaki bu maddelerin bir taraftan diğer taraftaki kana geçirilmesi için mükemmel bir değiştirme şebekesi yaratılmıştır. Dolaşım sisteminin asıl fonksiyonel ünitesi olan ve kılcal (kapiller) damarlar ağı olarak bilinen bu sistem olmasaydı, hiçbir organ beslenemez ve dolaşım sistemi hiçbir hayatî fonksiyonunu yerine getiremezdi. Çünkü atar ve toplardamarların hem çeperleri çok kalın, hem de buralarda kan akışı çok hızlı olduğundan, kandaki maddeler bir taraftan diğer tarafa geçemezdi. Bu sebeple kan, atardamarlardan önce kılcallara; kılcallarda kan ile hücreler arasında gıda ve oksijen alışverişi yapıldıktan sonra da toplardamarlara akar. Eğer herhangi bir anomali sebebiyle atardamarlardan toplardamarlara doğrudan akım varsa, o zaman kılcal damarlar devre dışı kalmış ve kan ilgili dokuyu beslemeden, boşuna toplardamarlara akmış olur. Bunun bir neticesi olarak da doku beslenmesi ve oksijenlenmesi bozulur. Kan kalbden boşuna pompalanmış olur. Neticede kalb yetmezliği kaçınılmaz olur.
Organları hikmetli sanatlarla donatan Rabb’imiz, onlara bir atar ve toplardamar ile bunlar arasında irtibat sağlayan kılcal damar ağı ihsan etmiştir. Sadece bir organımızda atardamarlardan toplardamarlara doğrudan kan akımı vardır. Önemli bir vazife üstlenmiş A-V şantlarının bulunduğu bu organ, derimizdir. Deri altında çok sayıda toplardamardan müteşekkil bir damar ağı vardır. Bu ağ içindeki damar sayısı o kadar fazladır ki, sözkonusu damarlar kanla tamamen dolduğunda, deride iki litre kan bulunabilmektedir. Deriye iki önemli işin yapılması için kan pompalanır:
1- Diğer organlarda olduğu gibi, besin maddeleri ve oksijeni deri hücrelerine ulaştırmak ve deri hücrelerinde üretilen atık ürünler ve karbondioksitin uzaklaştırılmasını sağlamak maksadıyla;
2- Vücudun iç sıcaklığı yükseldiğinde, deriye kan göndererek -arabalardaki radyatörün motoru soğutması gibi- ısınan vücudu soğutmak maksadıyla.
Derinin altında, yalıtkan yağ dokusu vardır. Yukarıda zikredilen toplardamar ağı, bu yağ dokusu içine dağıtılmıştır. Bu deri altı toplardamar ağına, deriyi besleyen kılcal damarlardan sürekli bir kan akımı vardır. Ayrıca bilhassa el, ayak, yüz ve kulak gibi vücudun açık bölgelerinde küçük atardamarlardan bu toplardamar ağına direk kan akımı vardır ve vücudun diğer organlarından farklı olarak burada kan, atardamarlardan doğrudan toplardamarlara akar. Eğer bu doğrudan kan akımı olmasaydı, deri toplardamarlarındaki kan miktarı sıfıra yakın olurdu. Bunun sebebi, deri beslenmesi için gerekli kan miktarının çok az olmasıdır. Bununla birlikte vücudun iç ısısı çok yükseldiğinde, sıfıra yakın olan deri kan akımı, kalbden pompalanan kanın % 30’una kadar yükselebilir. Bu durumda vücudun iç ısısı deriye iletilmiş olur. Bu son derece tesirli bir soğutma mekanizmasıdır. Eğer hava soğuksa ve vücut iç ısısı korunmak isteniyorsa, bu durumda derideki A-V şant damarları kapatılır; deri kan akımı en düşük seviyeye indirilir. Deri altındaki yoğun yağ dokusu da, tecrit malzemesi olarak, vücut ısısının korunmasında önemli vazifeler görür.
Vücut ısısı ile sistemler mükemmel bir koordinasyon içinde çalıştırılır. Bu tür ısı düzenleme sisteminin basit bir benzerini bilgisayarlı klimalarda görebiliriz. Ancak insan vücudundaki bu sistem son derece mükemmeldir.
Beynimizde birçok görevi bulunan hipotalamusa, vücudun ısı düzenlenmesinde de önemli bir vazife verilmiştir. Hipotalamusa sıcak ve soğuğa hassas reseptörler konulmuştur. Vücut ısısı yükseldiğinde bu reseptörler uyarılır. Bunun neticesinde deri damar ağında genişleme görülür. Damar genişlemesiyle beraber terleme de başlar. Hipotalamus vücutta ısı artıran mekanizmaları baskılamakla da görevlidir. Meselâ titremeler durdurulur, vücudun genel metabolizması düşürülerek vücut ısısı azaltılmaya çalışılır. Çünkü metabolizma azaldıkça, ısı üretimi düşer ve soğuma gerçekleşir. Soğukta ise, hipotalamustan salgılanan bazı hormonlar, önce hipofiz, sonra tiroid bezinde hormon artırılmasına vesile olur. Tiroid hormonları, metabolizmayı hızlandırmada görevli olduklarından, vücut sıcaklığı yükselir. Ancak vücut sıcaklığı yükselince hipotalamusun tiroid bezi üzerindeki kontrolü tersine döner ve tiroid hormonlarının miktarı ve dolayısıyla metabolizma düşürülerek vücut sıcaklığı azaltılır.
Deriye fazla toplardamar yerleştirilmesinin vücudu soğutma dışında bir hikmeti daha vardır: Atmosfer ısısının çok düşük olduğu aşırı soğuklar dışında, derinin toplardamarlarında fazla kan bulunmaktadır. Dalak ve karaciğer başta olmak üzere bazı organlarımız, birçok vazifelerinin yanında, birer kan deposu olarak da iş görürler. Depo olarak vazife gören organlardan biri de deridir. Kan ihtiyacının arttığı hastalık durumlarında dalak ve karaciğerde büzülme olur. Bunun neticesinde içlerindeki kan, toplardamarlar vasıtasıyla kalbe, oradan da ihtiyaç olan bölgeye gönderilir. Bu sayede kalbin kan pompalaması artırılmış olur. Benzeri bir durum, deride de olur. Vücudu soğutmakla görevli deri toplardamarları da büzülür. Bu durumda içlerindeki kan, ana toplardamarlar vasıtasıyla kalbe gönderilerek kalbin kan pompalamasına yardımcı olunur. Ağır kanamalarda derideki kan imdada yetişir. Acil servise getirilen kanamalı hastalarda deri aşırı soğuk ve soluktur. Bunun sebebi, derideki kan miktarının çok aza indirilmesidir. Deri damarlarındaki bu mekanizma ve onun vesilesiyle yapılan işler, Hakîm ve Alîm olan Allah’ın varlığının bir delilidir.
Eritromelalji olarak bilinen hastalıkta, derideki atardamarlardan toplardamarlara fazla kan akması sebebiyle kan miktarı aşırı artmaktadır. Normalde en çok el, ayak, burun ve kulaklara yerleştirilmiş olan A-V şantlar sebebiyle bu rahatsızlık en sık bu bölgelerde görülmektedir. Bu hastalık, el ve ayakların uç kısımlarında yanıcı ağrı, sıcaklık ve kızarıklıkla belirti verir. Derinin beslenmesine vesile olan kılcal damarlardan bazıları kapanırken, kan bütünüyle A-V şantlar ile atardamarlardan toplardamarlara hücum ettiğinden, deriye giden kan miktarı artmasına rağmen kılcalların yetersizliği yüzünden derinin beslenmesi zayıflar.
Kas ve kemiklerimizi koruyan derimiz, Rabb’imizin Cemîl isminin bir tecellisi olarak bedenimize güzellik katmakta, dokunma duyumuzu barındırmakta ve böylece dış dünyanın şartlarını anlamamıza vesile olmaktadır. Bunların yanında derimiz, sabit bir vücut ısısının sürdürülmesi için yürütülen faaliyetlerde de rol almaktadır. Bütün bunlar düşünen insanlar için birer ibret vesilesidir.