Coğrafya dersinde, globalleşen dünyada, deniz ticaret yollarının önemini işliyorduk. Ders esnasında tarihî bir haritada deniz yollarını göstererek, Afrika’yı dolaşan ilk denizci Vasco de Gama`nın Hindistan’ı keşfetmesinin Müslümanlar açısından doğru olmadığını söyledim. Bunun üzerine bir talebemden hiç beklemediğim bir tepki aldım: “Öğretmenim, bize bunları anlatıyorsunuz; ama doğru olduğunu nereden bileceğiz?”
Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra izah etmeye çalıştım. Her ne kadar Vasco de Gama`nın Afrika kıtasını ilk defa deniz yoluyla güneyden keşfettiği söylense de, bu ancak Avrupalıların bakış açısından doğru olabilir.
Müslümanların coğrafya tarihine bakıldığında, hiç de böyle olmadığı kolaylıkla anlaşılır. Zîrâ sözkonusu deniz yolu Müslümanlar tarafından zaten bilinmekteydi ve o zamanlar Fas`tan Hindistan`a kadar deniz seferleri ve ticareti yapılmaktaydı. Öyleyse Vasco de Gama bilinen bir deniz yolunu nasıl keşfetmiş olabilirdi? Ayrıca Vasco de Gama’ya bu seyahatinde Müslüman denizcilerin Hindistan`ın güneybatısında bulunan Calicut şehrine kadar eşlik ettiği de biliniyor. Üstelik yüzyıllar önce Müslümanların hâkimiyetinde bulunan Güney Hindistan bölgesine değişik Türk boylarının da göç ettiği tarih kitaplarında yer alıyor.
Bu misâl, bize talebelerin resmî tarih dışındaki bilgileri kabullenmede ne kadar zorlandıklarını göstermektedir. Bilindiği gibi tarih şuuru özellikle çocuk ve gençlerin kimlik gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Maalesef günümüzde hâlâ belli ölçüde, Batı’nın bizim tarihimiz hakkında yazdıklarının tesiri altındayız. Hangi toplum kesiminden olursak olalım, kendi tarih ve kültürümüze, şuurlu veya şuursuz şekilde bir oryantalist gibi yaklaşıyoruz.
Bir sonraki derste talebelere Fuat Sezgin Hoca’nın “İslâm`da Bilim ve Teknik” isimli eserinin 1. ve 3. cildini tanıttım. Fuat Hoca’nın eserleri, coğrafya ve denizcilik hakkında da ezber bozan bilgiler ihtiva etmekteydi.
Böyle bir tarih yanılgısını pusula misâlinde de görebiliriz. Bilindiği gibi pusulanın icadı ve geliştirilmesi, insanlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Fuat Sezgin Hoca’nın değişik eserlerinde gösterdiği gibi, günümüzde globalleşme dediğimiz sürecin temellerini oluşturan Ortaçağ’daki deniz seferlerinin, haritaların, seyrüsefer tekniklerinin gelişiminde Müslümanlar anahtar rol üstlenmiştir. Aynı zamanda pusulanın tarihi, günümüzün tarih anlayışına da ışık tutmaktadır.
Müslümanların denizcilikteki tecrübeleri ve icatları olmasaydı, dünya ticareti Ortaçağ’dan itibaren hızla gelişemez, yeni kıtaların keşifleri tarihte olduğu gibi gerçekleşemezdi. Muhtemelen gelişmeler daha geç tarihlerde vuku bulurdu.
Pusulanın tarihi
Pusulanın icadından önce, denizciler, seyrüseferde yönlerini, yıldızları, rüzgârı, güneşi, sahilleri takip ederek belirliyorlardı. Genellikle hava şartlarından dolayı kışın deniz seferine çıkılamıyordu. Pusulanın geliştirilmesiyle güneşten, aydınlık ve karanlıktan, bulutlu gökyüzünden daha bağımsız bir şekilde yön belirleme imkânlarına ulaşıldı. Artık kışları bile deniz yolculuğu yapılabiliyordu.
Pusulayı MÖ 3. yüzyılda Çinlilerin icat ettiği kabul edilir. Çinlilerin Magnetitin (Mıknatıs taşının) özelliğini, yön göstermesini keşfettikleri doğrudur. Ama bunu yön belirlemekten ziyade “fengshui” için kullanıyorlardı. Fengshui, insanın çevresiyle uyum içinde yaşamasını esas alan eski bir Çin öğretisidir. Tarihî kaynaklarda Çinlilerin pusulayı ancak 11. yüzyıldan itibaren seyrüseferler için kullandıkları görülmektedir. Mıknatıs taşının pusula şeklinde kullanımını “yabancılardan” öğrendikleri rivayet edilir. Bu pusula, balık şeklinde bir tahta üzerine oturtulmuş bir mıknatıs taşından ibaret ve suda yüzen bir âlettir. Bu pusula, daha sonra geliştirilmiş pusulalara kıyasla ilkeldi ve dış faktörlere açıktı. Böyle bir pusula yön belirlemede önemli bir yardımcıydı; ancak asıl yönler yine rüzgârlar yoluyla tespit ediliyordu.
Yukarıda sözü edilen bu “yabancıların” Müslüman-Araplar olması çok yüksek ihtimaldir. Çünkü 11. yüzyılda Araplar, Hint Okyanusu ve Çin arasında deniz ticaretini kontrol ediyorlardı. Avrupalılar, bilhassa Portekizliler, Çinlilerle irtibata geçtiklerinde, kendi pusulalarının onlarınkinden daha iyi olduğunu söylüyorlardı.
Bu yaygın kanaate rağmen Avrupa tarihinde mıknatıslı pusulanın icadıyla alâkalı hâlen değişik rivayetler vardır: Pusulayı, Güney İtalya`da Amalfi liman kentinde yaşamış olduğu söylenen Flavio Gioia isimli bir şahsın 1302 yılında icat ettiği söylenir. Hâlbuki bu şahsın tarihteki varlığı (İtalya`da) hâlen tartışılmalıdır. Bilindiği gibi Ortaçağ’da İtalya, Doğu’dan Avrupa’ya intikal eden bilginin önemli merkezlerinden biriydi.
Başka bir rivayete göre, mıknatıslı pusulanın mucidi olarak Petrus Peregrinus gösterilir. Bu kişi, 1269’da asker olarak Güney İtalya`da bulunduğu sırada yazdığı bir mektupta, manyetik pusulanın iki çeşidini (yüzer ve iğne pusula) tarif etmektedir. Peregrinus`un “Epistola de magnete” ismindeki eserinde, Arapça sayılarla çizilmiş bir pusula görülür. Bu eser, Avrupa’daki bütün manyetizma ve pusula üzerine yürütülen araştırmaların temeli kabul edilir. Kendisi aynı zamanda ünlü bilim adamı Roger Bacon`un öğretmenidir. Fuat Sezgin Hoca’ya göre; tarif edilen gelişmiş pusula modeli, kaynak gösterilmeden, Yemenli hükümdar al-Malik al Asraf’ın‚ Risalat at-Tasa’ eserinden alınmıştır. Bu bilgilerin Haçlı Seferleri esnasında elde edildiği tahmin edilmektedir. Çünkü Peregrinus`un anlattığı bu pusulalar, Avrupa`da o zamana kadar ne duyulmuş ne de kullanılmıştır.
Manyetik pusulanın gelişiminde Avrupalıların istifade ettiği, ama kaynak göstermediği en önemli şahıslardan birisi de İbn Macid`dir. İbn Macid (1421–1500), günümüzdeki Birleşik Arap Emirlikleri coğrafyasında yaşamıştır. Kendi döneminin en önemli denizcisi kabul edilir. Genç yaşından itibaren uzun seneler Arabistan, Hindistan ve Güney Asya arasında birçok deniz seferine katıldığından hem teorik hem de pratik olarak denizcilikle ilgilenmiştir. Eserlerinde pusulanın denizcilikteki rolünü ve pusulanın nasıl geliştirildiğini görebilmekteyiz. Pusulayı yön belirlemenin yanısıra, denizdeki mesafeleri ölçmede, mevcut haritaları düzenleme ve tashih etmede de kullanmıştır. Bu haritaların değişik yollarla Avrupa`ya ulaştığı bilinmektedir.
Manyetik pusulanın Müslüman Arap denizciler tarafından kullanıldığını, en azından geliştirildiğini çeşitli Portekiz kaynakları da açıkça belirtir. Hieronimus Osorius (1506–1560) pusulada üç gelişim basamağından bahseder. Tarif ettiği ve daha sonra “kardano” olarak isimlendirilen üçüncü pusula, 32 kısma ayrılmakta; pusula diski, alt taraftan kendini taşıyan manyetik bir iğne ile birlikte dönmekte ve denizin hareketlerinden asla etkilenmemektedir. 20. yüzyıla kadar kullanılan bu pusula modeli, İbn Macid`in pusulasına benzemektedir.
Müslümanların katkıları bilinmesine rağmen, Batı’nın bilim tarihindeki birçok icat ve keşfi kendine mal etmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Maalesef bu tür yaklaşımlar, sadece bilim tarihinde değil, birçok alanda da görülmektedir.
Kaynaklar
– Goody, Jack (2012): Tarih Hırsızlığı, İstanbul.
– Watt, Montgomery W. (1992): Der Einfluss des Islam auf das europäische Mittelalter. Berlin Hunke, Sigrid (1991): Allahs Sonne über dem Abendland. Stuttgart
– Sezgin, Fuat (2003): Wissenschaft und Technik im Islam I. Einführung in die Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften. Frankfurt am Main
– Sezgin, Fuat (2003): Wissenschaft und Technik im Islam III. 2. Geographie. 3. Nautik. 4. Uhren. 5. Geometrie. 6. Optik. Frankfurt am Main
– Sezgin, Fuat (2000): Geschichte des arabischen Schrifttums X/XI. Mathematische Geographie und Kartographie im Islam und ihr Fortleben im Abendland. Historische Darstellung. Frankfurt am Main
– Sezgin, Fuat (2007): Geschichte des arabischen Schrifttums XIII. Mathematische Geographie und Kartographie im Islam und ihr Fortleben im Abendland. Frankfurt am Main
– Gurney, Alan (2010): Der Kompass. Seine Geschichte in Geschichten. Bielefeld
– Aczel, Amir (2005): Der Kompass. Eine Erfindung verändert die Welt. Hamburg